Nehemya 9:28 ne anlatıyor? Rab halkını terk eder mi?
“Ne var ki İsrail halkı rahata kavuşunca yine senin gözünde kötü olanı yaptı. Bu yüzden onları düşmanlarının eline terk ettin. Düşmanları onlara egemen oldu. Yine sana yönelip feryat ettiler. Onları göklerden duydun ve merhametinden ötürü defalarca kurtardın." (Nehemya 9:28)
Beraber inceleyelim.
Eski Ahit'teki (Tevrat) Nehemya bölümünden alınan bu ayet, İsraillilerin Tanrı ile olan ilişkisinin döngüsel örüntüsünü yansıtır. Kutsal Kitap anlatısında bulunan itaatsizlik, ceza, tövbe ve kurtuluşun tekrar eden temasını yakalar.
Bu ayetin bağlamı, İsrailliler tarafından yapılan bir itiraf ve tövbe duasıdır. Önceki ayetlerde, Levililer, halkı İsraillilerin tarihini hatırlamaya yönlendirir. İtaatsizliklerini ve Tanrı'nın sadakatini kabul eder. 27. ayette, İsraillilerin düşmanlarına teslim edildiğini, ancak Tanrı'ya yalvardıklarında, O'nun onları gökten duyduğunu ve merhametine göre onları kurtardığını kabul ederler.
Ayet, kendilerine bir dinlenme dönemi verilmesine rağmen İsraillilerin bir kez daha günaha düştüğünü kabul ederek başlıyor. Bu, İsraillilerin Tanrı'nın onlara sürekli sağladığı nimetlere ve sadakate rağmen, O'na sadık kalmak için devam eden mücadelesini vurguluyor. Tanrı'nın bereketlerini ve esenliğini deneyimledikten sonra bile, insanın günaha düşme eğilimini hatırlatıyor.
Ayet daha sonra, itaatsizliklerinin bir sonucu olarak, Tanrı'nın düşmanlarının onlar üzerinde egemenlik kurmasına izin verdiğini belirtiyor. Bu, günahın ve Tanrı'ya karşı isyanın sonuçlarını vurguluyor. Tanrı, onların bu halde olmalarını istemiyor. Fakat onlar, Tanrı'ya aykırı şeyler yaparak sonuçları yaşıyor. (Kul hakkı yemek, Tanrı'dan başka şeylere tapınmak vs. liste uzar gider.)
İsrail tarihi boyunca Tanrı, halkı kendisinden uzaklaştığında onları disiplin altına almak ve düzeltmek için çevredeki ulusları kullandı.
Ancak, ayet aynı zamanda Tanrı'nın şefkatini ve merhametini de tasvir ediyor. İsraillilerin sadakatsizliğine rağmen tövbe ederek Tanrı'ya yalvardıklarında, O onların duasını işitti. Bu, Tanrı'nın gerçek tövbeye yanıt verme ve halkına, O'ndan uzaklaşmış olsalar bile merhametini ve lütfunu gösterme isteğini gösterir.
Bu ayetin genel teması Tanrı'nın sadakati ve halkının sadakatsizliğidir. İtaatsizliğin sonuçları, tövbe ihtiyacı ve Tanrı'nın kendisine dönenlere sağladığı bol merhamet ve kurtuluş hakkında güçlü bir hatırlatma görevi görür.
Sembolik olarak, bu ayet aynı zamanda insan durumunun bir yansıması olarak da görülebilir. İtaatsizlik, ceza, tövbe ve kurtuluş örüntüsü, tüm insanlarla yankılanan evrensel bir temadır. İnsanlığın Tanrı'ya sadık kalmak için devam eden mücadelesinden ve gerçek tövbeye yanıt olarak Tanrı'nın tutarlı sadakatinden ve merhametinden bahseder.
Genel olarak, Nehemya 9:28, Tanrı ile halkı arasındaki ilişki hakkında dokunaklı bir ana tema sunar ve hem itaatsizliğin sonuçlarını hem de Tanrı'nın tövbe ederek kendisine dönenlere sunduğu bol merhamet ve kurtuluşu vurgular. Tanrı'nın sadakatini ve gerçek tövbe ve O'na bağımlılığın gerekliliğini güçlü bir şekilde hatırlatan bir mesajdır.
Tanrı'nın, Elini (Varlığını) Halkından Çekmesi Konusu
İsa şöyle dedi:
"Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz."(Yuhanna 3:20)
Evet, çoğumuz bu ayetteki gerçeği deneyimledik; günah işlediğimizde, Tanrı ile olan bozuk ilişkimizi hatırlatılacağı durumlardan (örneğin ibadetlere katılmayı azaltmak, daha az dua edip Kutsal Kitap okumak vb.) kaçındık. Karanlığımıza parlayacak ışıktan kaçındık.
İbraniler 13:5'i sık sık alıntılarız:
“Seni asla terk etmeyeceğim,
Seni asla yüzüstü bırakmayacağım.”
Tanrı'nın bizimle birlikte olacağına dair vaadi olarak hep aklımızdadır. Eğer ayetin tamamını okursanız, hayatlarımızı para sevgisinden (yani putlardan -evet, paraya da tapılır-) başka şeylere tapınmaktan uzak tutmamız ve bunun yerine Tanrı'nın bizi terk etmeyeceği güvencesiyle sahip olduklarımız ile yetinmemiz söylenir. Birçoğumuz muhtemelen paranın peşinde koşmanın Tanrı'yı aklımızdan ve hayatımızdan çıkardığını ve artık O'nun bizimle birlikte olduğunun bilincinde olmadığımız zamanları hatırlayabiliriz. Gerçekten de: “Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.” (Matta 6:24)
Kutsal Yazılarda bize açıklanan Tanrı'nın açık eylemlerinden biri, Tanrı'nın çocukları adına amansız faaliyetidir. Eski Ahit'te bu, seçtiği topluluğun, Yahudilerin yaşamında görülür. Yeni Ahit'te ise kilise. Ancak bizim için kafa karıştırıcı olan, günaha doğru hızla ilerlerken O'nun çocuklarıyla nasıl başa çıktığıdır.
Sonsuza Dek Sadakat
Tanrı bizim gibi değildir. İnsanlar başarısız olduklarında, bizi hayal kırıklığına uğrattıklarında onlardan vazgeçeriz. Tanrı vazgeçemez, çünkü bizi karşılıksız sever. Hiçbir şey bizi Mesih İsa'daki Tanrı sevgisinden ayıramaz. O, evlat edindiği çocukları için çalışmayı asla bırakmaz. Ancak bazı eylemlerini yanlış yorumlamak kolaydır.
Kendi çocuklarına verdiği yargıları nasıl anlamalıyız? Bu, bizi tövbeye getirmek için yaptığı bir disiplindir. İbraniler'in yazarı, Tanrı'nın sevdiklerini bizim iyiliğimiz için sevgi dolu bir baba gibi disiplin ettiğini hatırlatır. Bu düzeltici disiplin yaşandığı zaman "üzücü" görünür, ancak daha sonra:
"Terbiye edilmek başlangıçta hiç tatlı gelmez, acı gelir. Ne var ki, böyle eğitilenler için bu sonradan esenlik veren doğruluğu üretir." (İbraniler 12:11)
Etken - Edilgen
Peki, bu nasıl oluyor? Bazen etken bazen de edilgen şekilde. Örneğin, Tanrı'nın yargıları doğrudan gönderdiği zamanlar oluyor. Ama bazen de sadece elini çektiği zamanlar oluyor. Ağıtlar bölümünde Tanrı'nın İsrail'e uyguladığı disiplininin nasıl yazıldığına bakın:
"Kızgın öfkesiyle İsrail'in gücünü kökünden kesti,
Düşmanın önünde sağ elini onların üstünden çekti,
Çevresini yiyip bitiren alevli ateş gibi Yakup soyunu yaktı." (Ağıtlar 2:3)
Tanrı'nın sağ eli her zaman gücünün sembolü olarak kullanılır. Bizi tekrar tekrar kurtaran ve koruyan sağ elidir. İsrail'i burada nasıl disiplin altına aldı? O sadece koruyucu elini kaldırdı.
Sorumluluk Kimde?
Şimdi, istersek bu görünüşte korumadığı için Tanrı'ya bağırıp çağırabiliriz. Ama dikkatli olmalıyız: Bunu biz (O dönemde de İsrail halkı) istedik. Tanrı'yı görmezden gelir ve O'nu her konuşmadan ve her karardan uzaklaştırırsak kendimize karşı dürüst olalım. Açıkça "Seni burada istemiyoruz! Kontrol eden elini hayatlarımızdan ve toplumlarımızdan çek! Bizi rahat bırak. Sorumlu olalım!" diyoruz.
Tanrı sabırlıdır ve ne söylediğimizi bilmediğimizi fark eder. Merhameti, olgunlaşmamış bağırıp çağırmalarımızı görmezden gelir. Ama isyanımızda amansız olduğumuzda, isteğimizi kabul edip kendini uzaklaştırdığı bir nokta gelir. O'nun koruması olmadan ağırlığı hissetmemiz gerektiğini bilir. Ve sonuçlar her zaman felakettir çünkü etten ve kandan düşmanlarla savaşmıyoruz: "Çünkü savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu karanlık dünyanın güçlerine, kötülüğün göksel yerlerdeki ruhsal ordularına karşıdır." (Efesliler 6:12)
Amaçlanan Yanıt
Tanrı'nın elini kaldırmasıyla, aklımız başımıza gelir. Çocuklarınıza uyguladığınız disiplinin amacı bu değil midir? Öğrenmelerini, olgunlaşmalarını, büyümelerini ve doğru yolu görmezden gelmenin ne kadar aptalca olduğunu anlamalarını istersiniz. Ve bazen, Kaybolan Oğul benzetmesindeki gibi ( Luka 15) , bunu öğretmenin tek yolu, pişmanlık duymadan tövbeye yol açan ilahi bir üzüntü üretene kadar eylemlerin sonuçlarına izin vermektir.
Bir Hatırlatma
Tanrı; halkını uyarmaya, neler olduğunu fark etmeye ve alçakgönüllülükle tövbe ederek kötücül yollardan dönmelerini istiyor. Kendimiz, çocuklarımız ve ulusumuz için Tanrı'nın elinin üzerimizde olmasını istemeliyiz. Tanrı, alçakgönüllülükle yaklaşıldığında her zaman bizi korumak için hazırdır.